Acıbadem Bakırköy Hastanesi Üroloji ve Cinsel Fonksiyon Bozuklukları Uzmanı Prof. Dr. Enis Rauf Coşkuner toplumda görülme sıklığı yüzde 50’yi bulabilen cinsel isteksizliğin çiftler ortasında çok önemli problemlere hatta boşanmalara neden olabildiğini belirtirken, günümüzde bu problemlerin tedavisine yönelik çok önemli ilerlemeler kaydedildiğini söyledi.
Altında kimi vakit diyabet, kalp, tiroit ve böbrek hastalığı ve hormonal meseleler üzere önemli etkenler yatabilirken, kimi vakit da gerilim, yorgunluk, yaşlanma ve ruhsal etkenler ‘utandıran’ ve doktora bile gitmeye çekinilen bu meseleye neden olabiliyor. Acıbadem Bakırköy Hastanesi Üroloji ve Cinsel Fonksiyon Bozuklukları Uzmanı Prof. Dr. Enis Rauf Coşkuner cinsel istek azlığının kişi tarafından her vakit bir sorun olarak algılanmayabildiğini lakin sağlıklı bir toplumu sağlıklı bireylerin oluşturduğunu ve cinselliğin de bunun vazgeçilmez bir parçası olduğunu belirterek “İnsan vücut sıhhati bir bütündür. Cinselliğimiz bu bütünlüğün bir parçasıdır. Ne yazık ki ömrümüz boyunca cinsellikle ilgili ferdî, ailesel ve toplumsal birçok belirleyiciler ile karşılaşırız. Çoğunda bunlarla mücadele etmek yerine, çatışmamak için yaptırımları kabullenmeyi tercih ederiz. Münasebetiyle mevzu ile ilgili eğitim eksikliğimizin yanı sıra kaçışımız da söz bahsidir. Halbuki ki cinselliğini inkar eden bir vücut eksiktir. Cinselliği talep etmek ise en doğal haktır. Bu kadar doğal olan bir sürecin daha isteğini duymanın bile sorun olabileceğini düşünmemek kendinden bir kaçıştır.” dedi.
Erkekler daha fazla başvuruyor
Cinsel istek bozukluğunun ülkemizde görülme sıklığı erkeklerde 50’ye ulaşabilirken, doktora müracaatlarda da yükü erkekler oluşturuyor. Bunun nedenlerinden birinin de ‘cinselliğin öncelikle erkeğin hakkı ve görevi olduğuna dair yanlış toplumsal inanış’ olduğuna değinen Prof. Dr. Coşkuner sözlerine şöyle devam etti:
“Kadınlarda yaklaşım biraz daha kabulleniş ve doğal görme düzeyindedir. Halbuki ki toplumda karşılaşılma oranları istatistiklerin çok üzerinde seyretmektedir. Burada ana sorun; cinsiyet farklılıklarının ötesinde olayın bir çift sorunu olmasıdır. Cinselliğin tüm alanlarında bir bütünü yalnızca parçalar halinde incelemek gerçek değildir. Hasebiyle bu hususta da en yanlışsız ve uygun yaklaşım; çiftleri bir bütün olarak incelemektir. Bireyler de bunun doğallığını kabul ederek olaya yaklaşırsa daha verimli sonuçlar alınır. Cinselliği doğalın bir parçası olarak gördükçe ve gösterdikçe işler daha kolaylaşacaktır. Önce kendinden kaçmayan bir vücut, sonra partnerinden kaçmayan bir kişi ve sonuçta sorunu görüp uzmanından kaçmayan bir çift kavramı gelişecektir. Bunun oluşmasını sağlamak toplumsal yapı ve bileşenlerinin emeli olmalıdır. Bu nedenle toplumun her kademesinde ve hepimize önemli görev düşmektedir.”
Hayatın rastgele bir evresinde de görülebiliyor
Prof. Dr. Coşkuner, cinsel istek azlığının, kişinin cinsel aktivitelerinin başladığı birinci dönemden itibaren yani hayat uzunluğu olabileceği üzere hayatının rastgele bir evresinde de ortaya çıkabildiğini lisana getirdi.
Erkeklerde cinsel istek azlığının nedenlerine ait konuşan Coşkuner, şunları kaydetti:
“Hormonal: Androjen eksikliği (özellikle testosteron hormonunda düşüklük), hiperprolaktinemi (prolaktin hormonunda yükseklik), troit bozuklukları Ruhsal: Öfke ve telaş, depresyon, travma sonrası gerilim sendromu İlaçlara bağlı: Özellikle öbür amaçlı kullanılan birtakım ilaçların yan tesiri sonucu (antidepresan tedavisi gibi) Münasebet çatışması Kronik hastalıklar: Koroner kalp hastalığı, kalp yetmezliği, diyabet, felç geçirme, böbrek yetmezliği vs., ereksiyon sorunu, yaşlanma.”
Coşkuner, bayanlardaki yaygın nedenleri ise şu formda sıraladı:
“Medikal: Hormonal bozukluklar (östrojen, prolaktin, testosteron, troit hormonları), diyabet, hipertansiyon, idrar kaçırma, artrit, nörolojik hastalıklar başta olmak üzere kronik seyirli pek çok hastalık beraberinde bu sorunu yaratabilir. Ruhsal: Cinsellikle ilgili kötü tecrübeler, gerilim ve yorgunluk, odaklanamama, telaş, depresyon, kendine güven azlığı, vücut görüntüsüne olan güvensizlik üzere pek çok neden bu probleme yol açabilir. Bağlantı ile ilgili sorunlar: Partnerin cinsel sorunları, bağda yetersizlik, partnerle cinsellik konusunda irtibat kuramama. Kimi ilaçlar; Birtakım hastalıkların tedavisinde kullanılan ilaç kümeleri da bayanı bu yönde olumsuz etkileyebilir. Kültürel: Bayanın içinde yaşadığı toplum ve kültürü, cinselliği algılayışı, cinsellikte bayana yüklediği roller, kısıtlamalar tesirli olabilir.”
Yeni jenerasyon yöntemlerle tesirli tedavi
Kadınlarda cinsel istek azlığına çok çeşitli etkenlerin yol açabildiğini bu nedenle bayanda böyle bir sorun değerlendirilirken bahsin çok yönlü ele alınarak incelenmesi ve neden yahut nedenlerinin ortaya konulması gerektiğini belirten Prof. Dr. Enis Rauf Coşkuner; erkeklerin tedavisinde ise hasta eğitiminden başlanarak, hormonal yahut hormonal olmayan ilaç tedavisi ile ruhsal terapi tekniklerine kadar pek çok seçenek kullanılabildiğini söyledi:
Prof. Dr. Coşkuner yeni tedavi yöntemleriyle ilgili şöyle konuştu:
“İnsan cinselliğinin ve cinsel isteğin giderek daha çok anlaşılması beraberinde sıkıntılara yeni çözümleri de sunmaya başladı. Özellikle merkezi hudut sistemi üzerinde cinselliği yöneten alanların net tespiti ve bunların üzerine tesirli olabilecek yeni tedavi metotları umut vaat etmektedir ve hatta etkin kullanıma sunulan ürünler de yavaş yavaş gündeme gelmektedir. Geçtiğimiz yüzyıl insan cinselliğini anlamaya başladığımız bir dönemdi, bu yüzyılda ise toplanan bilgilerin meselelerin çaresine dönüştüğü bir dönem olmaya başladı ve dahası da gelecek üzere gözüküyor.’’
Hibya Haber Ajansı
